16 Ağustos 2013 Cuma

ABHAZYA'YA GİDİYORUZ...

ABHAZYA


Ben Abhazya'ya, 2009 Ağustos ayında on beş gün ve 2011–2012 Kasım ayından Mart ayına kadar olan sürelerde iki kez gittim. Bu çalışmamda sizlere hem ülkeyi tanıtmaya çalışacak, hem de iki gidişim arasında ülkede oluşan değişiklikleri, gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.
 
Abhazya cumhuriyeti Gürcistan’ın kuzeybatısında, Karadeniz’in doğusunda ve Rusya’nın güneyindedir. BM'ye göre hukuken Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyettir ama fiiliyatta 1990'ların başındaki savaşın ardından 26 ağustos 2008’de bağımsızlığını ilan etmiş ayrı bir cumhuriyettir. Kendisini şu anda başta Rusya Federasyonu olmak üzere toplam altı ülke tanımıştır. Abhazya 8.600 km²’lik bir alanı kapsar. Yönetim merkezi Sohum’dur. Önemli şehirleri Sohum, Gagra, Gal, Gudauta, Oçamçira, Tukarçal’dır

Ülkeye gitmek için öncelikle ya Abhazya Dışişleri Bakanlığı ile internet üzerinden, ya da İstanbul’daki bürolarından vize almak gerekiyor.

Abhazya’ya direkt ulaşım en kısa haliyle ancak Rusya’nın Adler Hava alanı üzerinden olmaktadır. 
Adler Havalanı, Rusya federasyonu’nun gayri resmi yazlık başkenti olan Soçi’ye 15 km mesafede.  Abhazya sınırına olan mesafesi de yaklaşık bu kadar… İlk gidişimde eski hava alanını kullanmıştım. Hava alanı son derece ilkel ve görevlilerin davranışları kabaydı. Yeni havaalanı gerçekten çok güzel ve işleyişi çağa yakışır olmuş.
 
 
 

 
 
Hava yolu dışında Türkiye’den gene Soçi’ye deniz yoluyla ulaşım da mümkün.

Ülke sırtını Kafkas Dağlarına verdiği için kuzeyin soğuklarından etkilenmiyor. Yaklaşık bizim Bodrum’la aynı iklim özelliklerine sahip. Kar hemen hemen hiç yağmıyor. Kış aylarında yağmur yağmadığı zamanlarda üzerinize montunuzu giydiğinizde rahatlıkla sahilde oturabiliyorsunuz. Bitki örtüsü de bununla paralel olarak çok çeşitli, tropikal bitkiler var. Örneğin mandalina ülkede çok bol olarak yetiştirilmekte.



 
 
Soçi'den Abhazya'ya giderken yol üzerinde gördüğüm Rusya’daki evlerin damları çok ilginç geldi. Hepsi ayrı bir renkti.


 
 
 
 
 
 
Soçi Havaalanından Sohum’a gitmek için bir taksiyle anlaşıyorsunuz. Benim için Sohum’dan gelen arabaya 100 $ ödedik.

Ülkede para birimi olarak Ruble kullanılmakta. Yanınızda giderken özellikle dolar götürdüğünüz takdirde döviz bürolarında rahatlıkla bozdurabiliyorsunuz.  

     
Şehirde çok güzel tarihi yapı örnekleri var. Ritza oteli çok uzun yıllardan bu yana Sohum’un en     gözde otellerinden biri olmaya devam ediyor.






  
 

Şehrin sembollerinden olan saat kuleli bina
Cumhurbaşkanının günlük çalışma ofisi
  • Rus tiyatrosu
  • Abhazya Merkez Bankası
     

 

 
 

        Tüm kuzey Kafkasyalıların ortak destanı olan Nart destanlarından esinlenilmiş bir figür kentin merkezi bir noktasına resmedilmiş
   
 
 



     
     
     
     
     
     
    Çarlık döneminde Rum bir aileye ait güzel bir yapı.
     
     
     
    Sovyetler birliği döneminde çok sayıda yolcu gemisinin yanaştığı binlerce turistin kullandığı gemi şeklindeki liman binası şimdilerde sessiz ve  de bakımsız.
     
     
     
     
     
    • Bu da Sohum'a Türkiye’den mal getiren bir Türk takası
     
     
     
     

    Ülkedeki anıtlardan bazıları:

     
     
     
      Kentin en merkezi noktasında 1992-1993 savaşında ölen binlerce Abhazyalının anısına dikilmiş anıt.  Anıtta Abhaz isimlerinin yanı sıra Abhazya için savaşırken ölen Ermeni, Rus, Rum ve Yahudi asıllı çok sayıda Abhazyalının da adı var. Putin de Abhazya’ya geldiğinde ilk önce şehitliği ziyaret etti. Halk, gruplar halinde onu bekliyordu.
       
       
     
     
     
      
      1992-1993 yıllarında Abhazlar’ın Gürcistan’a karşı 
      verdikleri bağımsızlık savaşında ölen bir gazetecinin anısına,
       öldüğü noktaya dikilen küçük bir anıt.
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    Gürcülerle olan savaşta bu köprüyü kaptırmamak için çok kan dökülmüş, çok şehit verilmiş…
     

     
     
     
     
     
     
     
    Savaşta tahrip olan meclis binası halen yanık vaziyette yaşananların unutulmaması gereken bir anıt olarak bırakılmış.
     
     
         İlk gidişimde Abhazya’da henüz vitrin kültürü yerleşmemiş, çok az sayıda mağazanın vitrini   vardı. Mağaza isimleri de Kiril alfabesiyle yazılı olduğu için pek çok dükkanın ne olduğunu  içeri girmeden anlayamıyordum. Fakat üç yıl sonraki gidişimde şehirde vitrinsiz dükkan kalmamıştı.
     

     
     
     
         
         Abhaz alfabesini geliştiren ünlü yazar
                        Dirmit Gulya’nın heykeli
     
     
     
     
     
     
    Şehirde toplu taşımacılık minibüs ve eskiden bizde de olduğu gibi troleybüsle yapılıyor. Tabii troleybüslerin tepedeki telleri de sık sık sorun yaratıyor…
     
     
          Abhazya’da yakınlarını trafik kazası gibi bir nedenle bir yerde    
          kaybedenlerin o yere o kişinin anısına bir taş dikmeleri ve zaman zaman
           oraya içecek ve yiyecek bırakmaları yaygın bir adet. Burada da bir yol
           kenarına dikilen bu tip bir anı taşına ihtiyacı olan birisinin içmesi için
            konulmuş içkiler görülüyor. (aynı adet Yunanistan’da da vardı…)
     
     
     
     
     
     
     
    İranlı bir tüccara ait çarlık döneminden kalma eski fakat görkemli bir konak.
    Ne yazık ki çok bakımsız bırakılmış…
     

    • Yaşamımda bu kadar yeşil, hem de tropikal bitkilerden soğuk ülke bitkilerine kadar pek çok bitkinin bir arada olduğu bir ülke görmedim. Bu nedenle yeşili gördükçe içimden fotoğraf çekmek geldi…
    •  
     
      Abhaz söylencelerinden birisi de şu… ”Tanrı uluslara topraklarını dağıtırken Abhazlar geç kalmış, gittiklerinde tanrı yer kalmadığını, herkesin toprağını aldığını söylemiş ve sormuş, “siz neden geç kaldınız?” Bunun üzerine giden Abhazlar, bizim bir düğünümüz vardı, biraz eğlenceye daldık, o yüzden gelemedik” demişler. Bu açık sözlülüğü seven tanrı da onlara kendim için ayırdığım bir yer vardı, bari onu da size vereyim.” demiş. Gerçekten bir ülke ancak bu kadar yeşil ve doğal güzelliklere sahip olabilir…
     
     




       
       Sevgili torunumla mutlaka gezilmesi gereken yerlerden birisi olan Sohum Botanik Parkını gezdik.
     



     


      Sohum şehrinin kuş bakışı görünümü   
     
     
              

        Bu binanın balkonlarının her birinin
                            farklı olması ilgimi çekti…  
     
     
     
    Restaurantlarda özellikle Rus mutfağının etkileri görülmekte. Abhaz yemekleri pişiren mekanlar da var. Yerel yemekler yapan bir restorana yemeğe gittik. Mekan güzeldi, fakat işletme sıfırdı… Abhazlar daha henüz müşteri ilişkileri konusunda çok deneyimsiz, yetersizler… Bana biraz Türkiye’nin yirmi-otuz yıl önceki halini hatırlattılar…
    Abhaz mutfağında yer alan lezzetlerden bazılarını şöyle sıralayabilirim: Ekmek yerine kullanılan abısta, abaza peyniri (gerçekten çok güzel), üçgen şeklinde suda haşlanmış bir çeşit peynirli börek olan ahaluj, cevizli sızbal, gene tadını çok beğendiğim bir çeşit hamur işi olan haçapur. Ayrıca ülkede bağcılık gelişmiş, çok güzel şarapları var.
     

    Abhazya’da görülmesi gereken yerler:

     
        
    Afon mağaraları dünyanın en geniş ve derin mağaralarından birisi. Mağarayı gezmek için önce küçük bir trene biniliyor… Mağaradaki sarkıt-dikit ve galerilerden görüntüler...




     
    Karşıda çok görkemli bir şekilde Yeni Afon Manastırı görünüyor
     

     

     


     




    Sohum Botanik Parkı, Pitsunda Kilisesi, Ritsa Gölü ve Milli Parkı (Ben gittiğimde iklim uygun olmadığı için ne yazık ki göremedim.), Gagra Sahil Parkı da gezilebilecek güzel yerlerden birkaçı daha…
     
     
             Daha önce ülkede pek çok maymun yaşıyormuş. Fakat Gürcüler ne yazık ki onları da yok etmişler.  Ancak bilimsel amaçla bakılan maymunlar kalmış. Biz de onları görmeye gittik.
     Hiç bu kadar maymunu bir arada görmemiş, aile yaşamlarını bu kadar yakından izlememiştim.
     

      

    • Ülkede Ruslardan kalma çok orijinal otobüs durakları vardı…
     
     
     
     
      Ülkenin her tarafında inekler başköşede, yolların ortasındaydı…
      Ormanda çok sinek olduğundan yollar da estiği için sinek tutmadığından hepsi yollara serilmişti...   





    Burası da buzdolabı denilen çok hoş bir kafe-restoran…


           
     
     
        Müslümanlar için yapılmış bir mescit…
     
     
     



      Gagra yolundaki bu binayı yapan mimarın hiç çivi kullanmadığı, tahtaları birbirine geçme yoluyla tutturduğu söylendi…
     
     
    •  
     
      Sohum sahilinde 4 kilometrelik bir sahil şeridi var. Burada yürüyüş yapmak için güzel bir düzenleme yapılmış. Ayrıca gelen turistler ve halk
      burada denize giriyor. İnsanlar yağmur yağsa bile denize giriyorlar. Buraya özellikle Rusya’dan çok sayıda turist gelmekte.
               Burası Rusya’nın yazlık dinlenme beldesi. 
            
     
     
     





    Kuşlar ne kadar keyifli uçuyor, görüntüler muhteşem...



     
     
     
    • Opera binası ve önündeki havuzu süsleyen efsanevi yaratıklar... Gelinlerin önünde resim çektirdikleri, ejderhaların ağzından sular fışkıran güzel bir havuz...
     
     
           Benim çok sevdiğim, sık sık gelerek içtiğim kahvenin pişirildiği yer de bu sahil şeridinin tam ortasında yer almakta. Kahveyi kumda tek kişilik cezvelerde pişirdikleri için çok lezzetli oluyor. İşleten hanım Türkçe konuştuğu için daha da çok seviyorum...
      Bu sefer kahvemi kendim pişireyim dedim...
    Ülkedeki en hoşuma giden noktalardan birisi de bir bakanı markette sizin arkanızda sıraya girmiş alışveriş yaparken, sahilde başka bir bakanı, yanında eşi çocuğunun pusetini sürerken görebiliyorsunuz. Aynı şekilde cumhurbaşkanı da yanındakilerle bahsettiğim kafeye gelerek kahvesini içebiliyor. Etrafta da abartılı bir koruma gücü görülmüyor. Küçük aşkım halkla birlikte kahve içmeye gelen ülkenin cumhurbaşkanın kucağında anneannesine poz veriyor...
     
     
    Daha önceki gelişimden farklı olarak şehre bu şekilde bir hamburgerci zinciri gelmiş...
      
     

     
    Yeni yılda bir parkın içine bu şekilde güzel bir ağaç hazırladılar...
     
     
    Şehirde başıboş gezen yabani atlar benim için çok ilginçti...
     
       
      Bu gün de şehrin girişinde bulunan tren istasyonuna yürüdüm...
     

           Haydi, biraz da pazaryerini gezelim...

    Şehrin her gün sabahtan öğlen saat 2’ye kadar kurulan bir yiyecek ve giysi pazarı var. Halk birçok ihtiyacını buradan temin ediyor. Yalnız fiyat olarak dükkanlardaki fiyatlardan hiç bir farkı yok.  Pazarın en büyük avantajı bizlerdeki marketler gibi tüm ihtiyaçların kolayca sağlanabilmesi olmakta. İkinci gidişimde biraz şehir dışında olmakla beraber alışveriş merkezi içinde bir market açılmıştı.



     Abhaz kadınları yasla ilgili olmadan siyah giyme alışkanlığına sahipler…





    Sebze türleri son derece az; kereviz ve pırasa yok denecek kadar az; havuç, patates, karalahana, turp bol; ıspanak, taze fasulye, ıspanak hemen hemen yok; biber, domates vb. Çoğunlukla dışarıdan geliyor. Yalnız mevsimi geçtiği için resmini koyamadım, ülkede bol miktarda çok güzel mandalina üretimi var.

    Yeşil salatayı yaprak yaprak demet haline getiriyorlar ve epey pahalı...

    Bu gelişimde ülkedeki taze balık türleri önceki gelişimden çok fazlaydı, bu nedenle daha çok balık yiyebildik. Hele balıkhanede Türkçe bilen birisini bulunca çok sevindik, sağ olsun bize çok yardımcı oldu.

     
     
     


    Bu da gelişimden yaklaşık bir ay kadar sonra açılan Türk market. Hem Türkçe bilen, hem de Türkiye’den gelen ürünler olunca çok sevindik.



           
     

    Dönüşüme bir ay kadar kala, ocak sonu falan gibi bir de Türkiye’deki gibi bir kasap açıldı. Daha önce sadece kıyma alabiliyorduk.

     
     
     Gene şehirdeki en hoş yeniliklerden birisi de pazarın yanında yapılan alışveriş merkezi...
     
     
     
    Abhazya'da çoğunlukla Türkiye'den gelen ürünler satılmakta. Bunda sanırım buraya Türkiye'den yerleşmek amacıyla gelen Türk vatandaşı Abhazların etkisi büyük...
     
    Genel olarak Pazar yeri ve dükkanlarda çalışanlar kadınlardı. Bunun en büyük nedenlerinden birisi de ne yazık ki erkeklerin savaşta şehit olmaları. Bu nedenle kadınlar büyük ölçüde acılı, üzgün, neşesizdiler. Savaş her zaman, her durumda kötü bir şey. İnsanlar neyi paylaşamaz, neden hoş görülü anlayışlı olamaz anlamam mümkün değil. Hepimizin gördüğü gibi dünyada tüm insanlar için bir yer var, çalışıyorlar, yaşayacaklar, sonuçta da hepimizin gideceği yer belli.  Cahillik ve bir noktadan sonra hırs çok kötü bir şey.
    Ülkede bu iki gidişim arasındaki gelişme gerçekten takdire şayandı. İnanıyorum ki son gidişimden bu yana da çok büyük yenilikler yapılmıştır. Ülke, asla kavga görmeyeceğiniz, trafik sorunu yaşamayacağınız, ruhunuzu dinlendireceğiniz, ekonomik bir gezi yapacağınız,  bence görülmesi gereken yerlerin başında gelir.
     
     
     



     

    16 yorum:

    1. bende abhazyaya gitmek istiyorum gördüğüm kadarıyla çok güzel bir yer ama nasıl ayarlıycam bilemiyorum bir bilgi verirmisiniz< acaba ve gitsem çok pahalı bir yermi

      YanıtlaSil
    2. Epey bir kalmışsınız acaba otel gibi bir yerde mi kaldınız eğer öyleyse fiyatlar nasıldı acaba?

      YanıtlaSil
    3. rusyadan değil de gürcistandan abhazyaya geçilebilir mi?

      YanıtlaSil
    4. Ben de 15 kasım'da gidiyorum....Yazdıklarınızı not ettim çok güzel bilgiler vermişsiniz çok teşekkür ederim :)

      YanıtlaSil
    5. Abhaza yada Kafkasyalı değilim ama iki hafta önce keşfettiğim bu ülke ile ilgili gördüklerim ve duyduklarım beni çok etkiledi. Sosyal medyada falan ilgiyle takip etmeye başladım hem bilgi veren hem de kişisel sayfaları. Hayatımı geçirmek istediğim yer olabilir burası. Tabi önce turist olarak gidip insanlarını ve yaşam şartlarını gormeliyim. Burası minik bir ütopya olabilir, yapılabilir bu bence. Allah in oraları gormeyi ve orada yaşamayı nasip et!!!������

      YanıtlaSil
    6. Kalkıp gidemediğimiz yerlere sizler gibi giden insanların yazdıklarını okuyarak görüyoruz teşekkürler

      YanıtlaSil
    7. abhazya ya gürcistan üzeri giden kimse var mı

      YanıtlaSil
    8. Ben memurumabazyada yerleşim ve is imkanlar nasıldir bilginiz varsa aydinlatir mısıniz lütfen teşekkür ederim

      YanıtlaSil
    9. Ayağınıza elinize gözünüze dilinize sağlık.Gitmek istediğim fakat bir türlü gitmeyi beceremediğim bir yer. Bu kadar kısa ve güzel anlatılır.İnşallah gitmek nasip olur.

      YanıtlaSil
    10. teşekkürler bende gitmek istiyorum

      YanıtlaSil
    11. Turkiye den turlar düzenlenense hemi gelir sağlanır hemde tanınır bence

      YanıtlaSil
    12. Benim atalarım neslim oralardan gelme fakat tiflis hayali kurarken bir an aklıma geldi.paylaşımınızı gördüm dikkatimi çekti oraya geçiş yok sanırım.vize şart gibi gözüküyor fakat büyülendim kafama yattı bir an düşünmeye başladım şimdiden abhazya ve osetyayı teşekkürler

      YanıtlaSil
    13. Merhaba bende abhazya ya gitmek istiyorum ama nasıl gidilir

      YanıtlaSil
      Yanıtlar
      1. Merhabalar, Abhazyada yaşayan biri olarak size yardımcı olmak isterim. Facebooktan Apsa Turu takip edin. Burdan hertürlü sorularınıza cevap verilecektir.

        Sil
    14. Öncelikle Abhazyaya Gidiyoruz diye güzel bir sayfa hazırlamışsınız Elinize Saglık. Ben Abhazyada Yaşayan biri olarak öncelikle 2013 yılından buyana gidiş gelişlerde çok yol katedildi. Abhazyaya gelmek isteyenler malesef Rusya Soçi üzeindengelmek zorunda olduklarını bilmeliler. Bu demek oluyorki öncelikle Rusyaya girmek için Rus vizesi şart. Abhazya ya girip ve tekrardan çıkacagınız için Rus Vizeniz kesinlikle çift giriş ve çıkışlı olmalıdır.Tekrar söylüyorum Rus VİZESİ ÇİFT GİRİŞ VE ÇIKIŞLI OLMALIDIR. Bu nedemek Türkiyeden Rusyaya giriyorsun, Rusyadan Abhazyaya ÇIKIŞ yapıyorsun 1 Abhazyadan tekrardan Rusyaya giriş yapıp Türkiyeye çıkıyorsun buda 2 oluyor.
      gelme durumunda bizi ararsanız havaalanından Transferlerinizi biz ayarlıyoruz. Kalacak yer isterseniz onuda biz ayarlayabiliyoruz.
      Temasa geçmek isterseniz. Whatsapp Hattından ulaşabilirsiniz. +79407737611 Apsa Tur.

      YanıtlaSil
    15. Ulkenizi görmek isterim atalarim oradan gelmişler

      YanıtlaSil