24 Ekim 2013 Perşembe

EYLÜL SONUNDA SYMİ ADASINA GİTTİK


Birkaç yıl önce Kos adasından Rodos adasına giderken yolcu indirmek için gemimiz Symi adasına uğradığında adaya bayılmıştım ve ilk fırsatta buraya gelmeyi kafama koymuştum.

 


 

Kısmet bu yılmış. 26 Eylül 2013’te bir arkadaşımla birlikte yola çıktık. Buraya gelmeden önce internette booking.com adresinden bakarak kalacağımız yer olarak Anastasia otelini belirledik ve rezervasyonumuzu yaptık. Bodrum’dan Kos (Istanköy) adasına gidiş dönüş 25 €, Symi’ye de gene gidiş dönüş olarak 45€ bilet parası ödedik. Otelimiz ise şansımıza çok ucuzdu. İki kişi, iki gece için 70 € ödedik. Yalnız otel ödemelerde kredi kartı kabul etmiyor. Otelimizin yeri çok çok güzeldi. Hemen gemiden indiğimiz yerin karşısında, yaklaşık kırk basamakla çıkarak otele vardık. Fakat otel yönetiminde hiçbir dil konuşmayan, suratsız bir hanım vardı. Sanırım otelin sahibiydi. Hiçbir şekilde bir bavulumu taşımak için bile yardımcı olmadı (Geçen yıl iki kez üst üste bel fıtığı ameliyatı olduğum için bu yardım benim için gerekliydi.). Yalnız odalar temiz, geminin kalkacağı yere ve merkeze çok yakın, ayrıca çok da ucuz olduğu için aldırmadık.



Kos adasından saat 16.00’da kalkan gemimiz yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra Symi’ye yanaştı. Otelimize yerleştikten sonra hemen gezmeye çıktık. Sahil kesimini yürümek ortalama bir hızla yaklaşık bir saat bile sürmüyor. Sahilde hediyelik eşya dükkanları, restaurantlar ve kafeler var. Ada dağlık bir yapıya sahip olduğundan evler, oteller yamaçlar üzerinde; çoğu yere merdivenle çıkılıyor, araba yolu bile yok.

 

İkinci gün sabah kahvaltıdan sonra 50 € vererek bir araba kiraladık. Sürücümüz George Petridis (Tel.: 6974 623 492)  hem İngilizce biliyor hem de iyi bir insandı. Yolda pek çok yerde durarak bize güzel resimler alacağımız yerleri gösterdi, fotoğraf çekmemize olanak sağladı, hem de anlattı. Çünkü daha önce konuştuğumuz sürücüler de hemen hemen oteldeki hanım gibi suratsızdı. Araba ile önce adanın arkasındaki Panormitis manastırına gittik. Gittiğimiz yol çok dönemeçliydi. Yol açmak için kayalar dinamitle parçalanmıştı, bizler iki tarafı parçalanmış dik duvarlı bir kaya yolun arasından geçerek Panormitis’e gittik.

 



Manastırın bulunduğu koyun görüntüsü ve yapıların mimarisi çok çok güzeldi. Burası gemicilerin hac mekanı olarak kabul edilirmiş. Manastırda bir kilisenin yanı sıra gemicilerin eşyalarının sergilendiği bir müze ve eski eşyaların sergilendiği bir müze olmak üzere çok güzel iki müze vardı. Müzelerin ikisine birden kişi başı 1,5€ verdik. Buraya otobüsle değil de arabayla geldiğimiz için kalabalık olmadan rahat rahat gezme olanağı bulduk.

 
 
 

 Arabayla ikinci olarak Pedi plajına gittik. Burası merkeze yakın sakin bir plajdı. Belki eylül ayında olduğumuz için pek fazla denize giren yoktu.

 
 

Günlük turumuzun son durağı 375 basamakla çıkılan Chorio tepesi oldu. Dar sokaklar, geniş basamaklarla önce müzeye ulaştık fakat ne yazık ki kapalıydı. Daha sonra Megali Panaghia kilisesine geldik. Kilise güzeldi fakat ne yazık ki her sorduğumuza homurdanarak yanıt veren bir papazı vardı. Bence bu kadar yolu çıkarak bu tepeye geldiğimize değmedi. Çünkü merkezde de çok güzel kiliseler var.

  

Daha sonra merdivenlerle belli bir yere indikten sonra bir otobüse binerek merkeze geldik ve bir cafede oturarak bir şeyler atıştırdık.



Adada hiçbir şey Türkiye’dekilerden daha güzel değil. Kendilerine ait hiç bir üretimleri yok. Tüm yaşamlarını turizme bağlamışlar.
 


 
Akşam yemeğini birçok kişinin yaptığı gibi Manos ya da Mytios’ta değil Pantelis’te yedik. Yaklaşık ilk iki restaurantta ödeyeceğimiz paranın üçte ikisi kadar bir ödeme yaptık. Baktığım kadarıyla hem konum olarak, hem de sunulanlar olarak pek farklı bir hizmet olduğunu sanmıyorum. Symi karidesi adanın en özel, en önemli yenmesi önerilen yemek türü.



 
Yemekten önce ve sonra gene adada bir tur yaptığımızda bir gece önce girdiğimiz yerlere tekrar girip çıktık. Yani bir üçüncü gece burada kalırsak yapacağımız hiçbir şey kalmadığı için 28 Eylül sabahı kahvaltıdan sonra gemiye binerek önce Kos’a sonra’da Bodrum’a döndük.

 



 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Adadan bazı görüntüler:
 
 





 
 


       






 


 
 
Bu gezimiz de böylece bitti. Adaya geldiğim için çok mutlu oldum. Mevsim itibariyle de sakin bir dönem olduğu için çok dinlendirici, huzurlu bir gezi oldu. Gelmek isteyenlerin adanın bu özelliğini göz önünde bulundurmaları, çok farklı beklentiler içinde olmamaları gerekir diye düşünüyorum. Bir başka gezimizde buluşmak üzere sağlıklı, keyifli bol gezi dileklerimle iyi günler...