ŞİMDİ DE SANTORİNİ’YE GİDİYORUZ
Santorini’ye gidecek gemi saat 19.30’da geldi ve yola çıktık,
yaklaşık saat 1.00’de Santorini’ye vardık. Buradan adaya çıkış için ya taksi
tutuluyor, ya da şehir otobüslerine biniliyor. Biz ikinci yolu tercih ettik. Çok
ekonomik oldu. Belediye otobüsünü adada bir iki kez daha kullandık.
Ada hilal şeklinde bir görünüme sahip. Volkanik etkinlikler
sonucunda ana karadan kopan bir parça Nea Kameni adlı küçük bir ada oluşturmuş,
bunun sonucunda ana karanın adaya bakan yüzü dik bir uçurum oluşturmuş. Gemiler bu
uçurumun dibinde bulunan limana yanaşıyor. Otobüsümüz bizi hayli dönemeçli ve
dik yollardan geçirerek adanın merkezi olan Fira’ya götürdü. Oraya vardığımızda
kalacağımız Ersi Villas oteline telefon ettik ve arabayla gelerek bizi aldılar.
Aslında otelimiz yürüme mesafesindeymiş. Fakat hem çok geç bir saat, hem
yorgun, hem de eşyalarımız olduğundan arabayla gitmek iyi oldu.
Öğleden sonra da bir otobüse binerek adanın kuzeyinde bulunan Oia’ya
gittik.
Daha girişte gazetelerde röportajını okuduğum, adada tek Türk
çalışan olan, Aytunç Beyle karşılaştık.
Eşi Eva da oradaydı. Çok güler yüzlü, sevgi dolu bir bey...
Bir kafede oturarak kahve içtik. Ben kahvemi kendisini bilen
sevgili arkadaşımı anarak içtim. Tabii hepimizin bildiği Türk kahvesinin adı,
burada gene hepinizin bildiği gibi Greece kahvesi olarak anılıyor.
Oia, adanın en kuzey ucu ve en büyük özelliği buraya yaklaşık
20.30'da batacak güneş için insanlar saat 19.30'dan itibaren toplanmaya
başlıyorlar.
Biz oraya vardığımızda herkes karşıdaki kaleden başlayarak çeşitli
noktalarda toplanmaya başlamıştı. Olayın hoş yanlarından birisi de güneş
batarken herkes alkışlıyor. O gün yaklaşık orada 150 belki 200 kişi vardı ve
herkes alkışladı, tabii biz de...
Yalnız Yunanlılar bana küsmesin, Santorini'ye gitmeden bir hafta
önce Bodrum- Yalıkavak'ta bir güneş batışı izledim, yusyuvarlak, kırmızı-turuncu
kocaman bir güneş, muhteşemdi, dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey
görülmemiştir, ne yazık ki biz var olan güzelliklerimizin farkında değiliz ve biraz da pazarlamayı bilemiyoruz.
Santorini adasının en büyük özelliklerinden birisi de balayı adası olarak ünlenmesi... Bizler de bir geline rastladık...
İkinci gün 35 Euro’ya bir araba kiralayarak adanın güney bölümünü
gezdik.
Santorini Adası da çoğu Akdeniz ülkesinde olduğu gibi şarapları ile ünlü, işletme sahipleri bir ücret karşılığında, yanında peynir tabağı ile birlikte şaraplarını tatma fırsatı veriyorlar. Bu nedenle yolumuz üzerinde olan, adada çok sayıda bulunan şarap üretim evlerinden birisini ziyaret
ettik. Burası aynı zamanda sahibinin özel ilgisi nedeniyle film çekimlerinde set olarak da kullanılıyor, özellikle bahçesi bu yönde dekore edilmiş.
Daha sonra sırasıyla sahil kasabaları olan Kamari ile Perissa’ya gittik.
Adanın genel görüntüsünü kuşbakışı izlemek için Pyrgos tepesine çıktık... Orada bir kır
kahvesinde bir şeyler atıştırdık...
Dönüşte gene bir şarap evinde oturduk, gene Nea Kameni krater
adasını izledik...
Aşağıda gece geldiğimizde
indiğimiz adanın limanı görünüyordu...
Ada daha önce de bahsettiğim gibi bir çöküntüyle ortaya çıktığı
için krater adanın olduğu iç tarafa bakan bölüm son derece dik kayalardan
oluşmuş. Yaşayan şehir de tepelerde kurulmuş.
En sonunda adanın en güney ucunda deniz fenerinin olduğu yere
ulaştık. Burada da güneşin batışının güzel olduğu söyleniyor, fakat biz
izlemeden döndük. Zaten burada kuzeyde olduğu gibi bekleyen bir insan topluluğu
da yoktu.
Üçüncü gün artık adada gidilecek yer kalmamıştı. Biz de akşam
gelecek gemiyi beklemek için tekrar Fira’da gezindik.
Bu
Arada Museum Of Prehistoric Thera: Tarih Müzesi, Metropolis Church, Matı Art
Gallery’i gezme fırsatımız oldu.
Fira'da çok miktarda ayakları- bacakları dinlendiren, ölü derileri
yiyen balıkların olduğu havuzların olduğu dükkanlar vardı... 10–15 Euro
civarında pazarlıkla yarım saat kadar ayaklarını suya koyup, hem ölü derilerden
kurtuluyor, hem de ayaklarınızı dinlendirebiliyorsunuz…
Burası da gene Fira'da bir esnaf lokantası, öğle yemeğini burada
yedik. Ben yaprak sarması istedim. Malzemeleri bizim kullandığımız malzemeler
olmamasına rağmen gerçekten çok güzeldi. Hepimiz farklı şeyler istedik. Hepsi
de çok lezzetli idi.
Sokaklarda çok farklı uluslardan,
çok renkli kişiler vardı...
Book Store isimli bu mağazada hem çok çeşitli, hem de
diğer mağazalardan daha ucuz hediyelik
eşyalar vardı. Burayı gezinin hemen hemen sonunda keşfettik, fakat gene de epey
bir şeyler aldık. Eşek maketinin yanındaki güzel kız çocuğunu sakın maket
sanmayın!...
Adada kratere bakan otel, restaurant gibi yerler çok pahalı. Biz de kraterin değil de adanın dışındaki denizi gören Parea Tavern isimli bir yerde yedik akşam yemeğimizi. Fiyatlardan da yemeklerden de hizmetten de memnun kaldık.
Bu da saganaki denilen
bir peynir kızartması, Santori'de yediklerimiz çok güzeldi, dönüşte Kos'ta
yediğimizi pek beğenmedik...
Kos’a sabah 7.30 civarında
ulaştık. Bodrum’a gidecek olan gemi 4.30’da kalkacağı için tekrar Kos’u dolaşma
olanağımız oldu.
Bodrum’a ulaştığımızda bu
gezimiz de sonlanmış oldu. Eşek, Santorini’nin
hatta Yunan adalarının simgesi haline gelmiş. Gezi sonucunda, sırtında pelüşten
yapılmış, olan eşek şeklindeki çantasıyla, torunum dahil herkes mutluydu. Bir
başka gezide buluşmak dileğimle hepinize iyi günler, güzel geçecek, mutlu
olacağınız geziler dilerim.